ÜÇ HASLET
“İyilik, Güzellik, Doğruluk”
Dinimiz İslam’ın, insanlık adına iki temel noktada yoğunlaştığını görebilmekteyiz. Bunlardan ilki insanların “İman etmesi”, diğeri ise “Salih ameller işlemeleri” yani iyilikte birbirleriyle yarışmaları hususlarıdır. Kitabımız Kur’an-ı Kerim, toplumları biçimlendirmek adına bir nizam kitabı olarak indirilmiştir. Toplumların düzen içerisinde varlıklarına devam edebilmeleri muhakkak ki toplumu oluşturan bireylerin iyi hasletlerle donatılmış olmalarıyla mümkündür. Bundan dolayı insanların sosyal bir varlık olması sebebi ile onlara sihirli güç olarak “iyilik” tavsiye edilmektedir.
İyilik, mutlaka karşılık beklenilmeden bireylerin gönülden yapmış oldukları harika eylemlerdir. Muhakkak ki hiçbir iyilik karşılıksız kalmamaktadır. İyilik olarak gerek bireysel gerekse insanlığa addedilmiş olan hizmetler, günün birinde mutlaka birey adına mükafat olarak gerisin geriye dönecektir. İyilik yapan insan, muhataplarını mutlu ettiği için kendisi de mutlu olacaktır. Çünkü iyilik insanların vicdanlarını rahatlatmakta, kendilerini iyi hissetmelerini ve bunun sonucunda da oldukça mutlu olmalarını sağlamaktadır. Günümüzde çoğu insan yapmış olduğu herhangi bir iyiliği topluma ifşa etmekten maalesef kendilerini alamamaktadır. Bunun altında yatan en önemli etken insanın o an ki yaşanmışlıkları karşısında hissetmiş olduğu tarifsiz mutluluk duygusudur. Bu olayla ilgili yüklenen diğer özellikler ise “mutluluk” duygusunun insanın aklını durdurmasıyla cereyan eden özelliklerdir. İyilik yapan kişinin vicdanı oldukça rahattır. Çünkü inancının gereklerini yerine getirmiş, kendisinden istenileni yapmıştır. İyilik gören insanda ya da hayvanda bir minnet duygusu oluşur. Hissettiği o gönül borcu bireyi iyilik yapması için sürekli tetikler. Bireyde artık iyiliğin insanlık adına harika bir davranış olduğu algısı hâkim olur ve sahip olduğu bu duygunun başkalarınca da yaşanmasını arzu eder. Bu müthiş döngünün bireysellikten genele sirayet ettirilmesi her yönden dayanıklı, mutlu ve huzurlu toplumları oluşturacaktır. Çünkü bu tarz toplumların bireylerinde hâkim olacak genel düşünce, pozitif (olumlu) düşüncedir. Yani koşul tanımaksızın insanlığın hayrına alternatifler üretebilen, kalıpların ötesine geçmiş, çözüm odaklı, sevgiyle bakabilen, olduğu gibi kabullenen, gerçekçi düşünebilen ve bu anlamda eylemler sergileyebilen bireyler olacaktır. Olumlu düşüncelere sahip olan bireyler, yaşadığı anın değerini bildikleri için onu dolu dolu ve faydalı bir şekilde geçirmeye çalışırlar. Yaşanılan sorunlar karşısında sızlanmak, suçlamak yerine çözümler üretmeyi tercih eden bir bakış açısına sahiptirler. “Devamı Haftaya”